Dövüş sporcularının el vuruşları ve tekmelerinin silah sayılacağı yönünde bir kanı var.
Yazı boyunca bu kanıyı irdeleyeceğiz.

Bu arada hemen belirteyim; hukukta her dava özeldir ve kendi olay örgüsü içinde değerlendirilmesi en uygun olanıdır. Dolayısıyla okuyacağınız metin fikir vermesi için üretilmiştir.
Yukarıdaki alıntı Bir Zamanlar Holywood'da filminde Bruce Lee'yi canlandıran Mike Moh'un repliğidir: "Ellerim ölümcül silah olarak kayıt edildi."
Dövüş sporcuları başta olmak üzere pek çok kişinin inandığı bir şehir efsanesi var: Lisanslı veya lisanssız tecrübeli bir dövüş sporcusunun elleri, ayakları silah yerine geçiyor mu?
Cevap en basit biçimiyle "Hayır".
Ancak biraz sonra okuyacağınız gibi ister elle ister balyozla kurbana zarar hele geri dönülmez biçimde zarar vermek her daim suç. Yani dövüş sporcusu olun ya da olmayın, darbelerinizin ağır sonuçlara yol açması durumunda ceza yargılamasında farklı muamele göreceğinizi bilin.
GERÇEK MAHKEME KARARI NE DİYOR?
Şişli’de 2020'de avukatlık bürosunda alacak verecek meselesi yüzünden çıkan kavgaya ilişkin aralarında milli kick boksçu Samet Keser ile kardeşi milli boksör Seyda Keser’in bulunduğu 5 kişinin yargılandığı davada karar çıktı. Mahkeme, Samet ve Seyda Keser kardeşler ile Hakkı Kaya hakkında “Kasten yaralama” suçundan 1 yıl 15’er gün hapis cezası vererek, haklarındaki hükmün geri bırakılmasına karar verdi.
Görüldüğü gibi mahkeme “ellerini veya tekmelerini silah olarak kullanmış” gibi gerekçe kullanmamış.
Muhtemelen kişiyi çok döverseniz ekstra bir ceza söz konusu olur.
Şimdi TCK üzerinden ilgili maddeleri irdeleyelim.
TCK’nin 6. maddesinin f bendi şöyle diyor:
f) Silah deyiminden;
1. Ateşli silahlar,
2. Patlayıcı maddeler,
3. Saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet,
4. Saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler,
5. Yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddeler,
Görüldüğü gibi dövüş sporları ile profesyonel şekilde ilgilenen kişilere yönelik ayrı bir hüküm yok. Profesyonel olarak dövüş sporuyla ilgilenen birinin saldırı ya da savunma amacıyla kullandığı el, kol, bacak, kafa gibi uzuvları silah olarak nitelenmiyor.
Maddede geçen “fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şey” ifadesini hukukçular, dövüşçülerin yumruk ya da tekmelerinin değil zarar verme amacıyla kullanılacak cisimlerin hedeflendiğini belirtiyor.
Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku adlı kitapta ise şöyle bir bölüm var:
“Aracın saldırı ve savunma aracı olarak kullanılması zorunluluğu nedeniyle, vücudun bölümleri de silah kavramının dışında kalır. Bu nedenle yumruk, elin kenarı, çıplak ayak veya diz silah sayılmaz. Suçun işlenmesinde hayvanın araç olarak kullanılması durumunda da suç silahla işlenmiş sayılmaz. Bir aracın TCK anlamında silah sayılabilmesi için, aynı zamanda bunun taşınabilir olması da gerekir. Bu nedenle mağdurun kafasını duvara veya sert zemine vurma durumunda suç silahla işlenmiş sayılmaz.
Kullanılan bir aracın silah sayılabilmesi bakımından önemli olan, somut olayda aracın kullanma biçiminden ortaya çıkan tehlikedir. Bu bakımdan kullanılan aracın silah sayılıp sayılmayacağı konusunda somut olayın özellikleri göz önünde bulundurulur.”
Yargıtay Ceza Genel Kurulu da 12.02.2008 tarihli 2008/22 sayılı kararında bu bölüme atıf yapıyor. Vücudun el, ayak, kafa gibi uzuvları eylemde kullanılış yöntemine göre saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli sayılabilirse de kişinin beden bütünlüğüne dahil oluşları nedeniyle silah kapsamında değerlendirilmelerinin olanaksız olduğu yönünde bir kararı var.
TCK’ya göre başkalarının malına veya canına zarar vermek ya da (sonuç alınamasa da) bu kasıtla eylemde bulunmak suçtur. Ceza yargılaması esnasında lisanslı sporcunun karşı tarafa verdiği zarara göre hükmolunacak cezada artış ya da azalış söz konusu olabilir. Profesyonel sporcunun kavga ettiği kişiye vereceği zararın ölçüsü normal bir insana göre daha fazla olabilir. Ancak, sırf lisanslı olduğu için ayrı bir muameleye tabii tutulmaz, verdiği zararın ölçüsüne, motivasyonuna ve diğer koşullara göre yargılanır. Tabii ki, nefs-i müdafaa maksadı taşıyan müdahale, cezayı etkileyebilir.
İlgili maddeler nasıl?
TCK 25. Madde “Meşru savunma ve zorunluluk hali”ni tanımlar.
Madde 25- (1) Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.
(2) Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.
Madde 27- (1) Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması halinde, fiil taksirle
işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, taksirli suç için kanunda yazılı cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur.
(2) Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez.
Madde 28- (1) Karşı koyamayacağı veya kurtulamayacağı cebir ve şiddet veya muhakkak ve ağır bir korkutma veya tehdit sonucu suç işleyen kimseye ceza verilmez. Bu gibi hallerde cebir ve şiddet, korkutma ve tehdidi kullanan kişi suçun faili sayılır.
Madde 29- (1) Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye,
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine on sekiz yıldan yirmi dört yıla ve müebbet hapis cezası yerine on iki yıldan on sekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.
Madde 34- (1) Geçici bir nedenle ya da irade dışı alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez.
(2) İradi olarak alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisinde suç işleyen kişi hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz.
Madde 86- (1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) (Ek fıkra: 31/3/2005 – 5328/4 md.) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî
müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(3) Kasten yaralama suçunun; canavarca hisle işlenmesi halinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında, (f) bendi bakımından ise bir kat artırılır. (4)
Madde 87- (1) Kasten yaralama fiili, mağdurun;
a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
b) Konuşmasında sürekli zorluğa,
c) Yüzünde sabit ize,
d) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma, e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına, neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde üç yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde beş yıldan az olamaz.(1)
(2) Kasten yaralama fiili, mağdurun;
a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,
c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,
d) Yüzünün sürekli değişikliğine,
e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine, neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, iki kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde beş yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde sekiz yıldan az olamaz.(1)
Madde 89- (1) Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Taksirle yaralama fiili, mağdurun;
a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
b) Vücudunda kemik kırılmasına,
c) Konuşmasında sürekli zorluğa,
d) Yüzünde sabit ize,
e) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,
f) Gebe bir kadının çocuğunun vaktinden önce doğmasına, neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, yarısı oranında artırılır.
(3) Taksirle yaralama fiili, mağdurun;
a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,
c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,
d) Yüzünün sürekli değişikliğine,
e) Gebe bir kadının çocuğunun düşmesine, neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, bir kat artırılır
(4) Fiilin birden fazla kişinin yaralanmasına neden olması halinde, altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur
Bu durumda kasten bir başkasını yaralayan dövüş sanatları sporcusu 1-3 yıl arası hapis cezası alabilir. Kavgada karşıdaki kişiye verilen zarar basit tıbbi müdahale ile halledilemeyecek boyutta ise verilecek ceza da artar.
NETİCE OLARAK HİÇBİR YASA MADDESİNDE “DÖVÜŞ SPORCUSU” GİBİ İBARE BULUNUMYOR. ANCAK YİNE DE HUKUKUN ALANI GENİŞ; VE HER DAVA KENDİ İÇİNDE ÖZEL. DOLAYISIYLA SİZ SİZ OLUN YİNE DE AĞIR HASAR VERMEKTEN KAÇININ😊
Comments